Bir tutkudur dalış

Dalış demek, mavi sonsuzlukta kendini kaybetmektir. Dalış demek kendini gizemli boşluğa bırakıp “Ben kimim?” sorusuna yanıt aramaktır. Dalış demek hayatın başladığı yere bir sürelik de olsa misafir olmaktır…

Donanımlı dalış, başka bir deyişle tüplü dalış, aletli dalış, son yılların yükselen sporu, yükselen bir sosyal aktivitesi oldu. Yıllar önce TRT’de Jacques Yves Costeau’nun belgesellerindeki bizim için ulaşılmaz sahneler, teknolojinin, ulaşım imkânlarının gelişmesiyle daha yakın hale geldi.

Dalışa başlamak, bir hobi olarak dalış yapmak, size neler kazandıracaktır ;

İş ve okul hayatının stresinden uzaklaşarak rahatlamanızı sağlar. Dertlerinizi su üstünde bırakırsınız, tek duyduğunuz şey nefes alıp verişinizdir. Mavi dünyanın büyüsü ve gizemi her şeyi unutmanızı sağlar. Doğal bir terapi olduğu söylenebilir dalışın.

Sualtının sessizliği, ortamın loşluğu, canlıların güzelliği sizi huzura götürür. Parmağınız büyüklüğünde bir balığın karnını doyurma çabası, sizin günlük hayatta ne tür boş şeylere kafa yorduğunuzu anlamanıza sebep olabilir…

Dalışı öğrenirken size hayat boyu gerekli olan fizik, fizyoloji ve ilk yardım bilgilerini de tekrar eder ya da öğrenirsiniz. Okul sıralarında öğrendiğiniz insanın yaşam destek sistemi, solunum sistemi ve vücudun metabolik işleyişini bir dalıcı gözü ile tekrar edecek, kazazedeye müdahale, suni solunum ve kalp masajı gibi hayati öneme sahip uygulamaları yapacaksınız.

Yeni insanlar tanır, yeni arkadaşlar edinirsiniz. Ve inanın ki dalış teknesine gelip sizinle birlikte dalış yapan insanların çoğunun sizinle pek çok ortak noktası olacaktır. Hemen konuşup kaynaşıvermeniz kaçınılmazdır. Sonra bir bakıvermişsiniz ki telefon rehberi hafızanızın büyük bir kısmını dalıcı arkadaşlarınız işgal etmiş… Bir arkadaşınızla yıllar sonra oturup lak lak yaparken birinizin sorduğu “Sahi ya… Bir nerede tanışmıştık?” Sorusunun cevabı “Dalış teknesinde” olmuş… Kim bilir?

Farklı yerlerde dalmak için seyahat edersiniz. Dalışı bir tutku haline getirdiğinizde seyahat çantanızdan maske, palet ve şnorkeliniz eksik olmayacaktır. İlerleyen safhalarda dalış malzemeleriniz çantanızın büyük bir kısmını kaplayacak, diğer eşyalarınızı aralara sıkıştırmak durumunda kalacaksınız… Seyahat rotanızı belirleyen ölçüt dalış olacak, gezmeyi, seyahat etmeyi sevmeyen biriyseniz dalışla birlikte seveceksiniz… İki günlük hafta sonu tatili için, “Nasıl Kaş’a giderim, nasıl Saroz’da dalış yaparım”ın planlarını kuracaksınız. Hiç yurtdışına çıkmamış veya sayılı defalar çıkmış iseniz, ilk yıllık izninizde Sharm El Sheikh’e, Phuket’e, gidebilmenin hesabı içine gireceksiniz… Sharm-el Sheikh’e giderseniz, bir yolunu bularak Kahire’ye geçip Mısır Piramitlerini görmek isteyeceksiniz… Phuket’e gittiğinizde size çok uzak bir kültürü yaşamanın hazzına varacaksınız… Belki de bir gün dalış çantanızı bırakıp, sırt çantanızı alacak, gezgin olacaksınız…

Sualtı dünyasını tanıdıkça çevreye daha duyarlı bir birey haline gelirsiniz. Bazen, ne yazık ki, bu güzelliklerin ortasında gördüğünüz bir pet şişe, sizi üzecek, sinirlendirecek… Dalış liderinin dalış öncesi brifinginde “Birkaç yıl öncesine kadar burada köpek balığı görmemiz mümkündü, fakat su sıcaklıklarının birkaç derece artmasıyla göremez olduk” cümlesine benzer sözler günlerce kulaklarınızda yankılanacak… Neden sorusunu soracaksınız kendinize. Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık. Çocuklarımıza bırakabileceğimiz bir “Dünya”nın olmasını istiyorsak, ileri yaşlarımızda susuzluğun, kuraklığın, kıtlığın acısını yaşamak istemiyorsak, gereken saygıyı göstereceğiz Doğa’ya… Bir otomobil lastiği, bir pet şişe veya kısa bir cümle aslında size her şeyi anlatmaya yetecek…

Yorumlar (0)

Yorum yaz